Destekleyici, Kabul Edici ve Demokratik Tutum

Bu tür ebeveyn tutumunda anne-baba, çocuklarını destekler ama bunun yanında sınırlarını koymayı da ihmal etmez.

Anne-baba ve çocuk arasında sıcak bir iletişim vardır. Aile, çocuğu destekler ve yüreklendirir. Çocuk tüm yönleriyle kabul edilir.

Aile içinde kurallar ve sınırlar hep birlikte belirlenir. Bu sınırlar içerisinde çocuk özgürdür. Kuralların mantıklı açıklaması yapılır.

Aileyi ilgilendiren kararlar birlikte alınır. Herkesin eşit söz hakkı vardır. Çocuğun düşünce ve fikirleri dinlenir ve saygı gösterilir.

Anne-baba davranışlarıyla çocuğa çok iyi bir rehberdir. Ebeveyn, çocuğa yol gösterir ama çocuğun kararlarını kendisinin almasına izin verir. Çocuk, seçimlerinin sonucuna kendisi katlanır.

Destekleyici, Kabul Edici ve Demokratik Tutumun Çocuğa Etkileri

Destekleyici, Kabul Edici ve Demokratik Tutumun Çocuğa Etkileri

Bu çocuklar, sınırlarını bilen, sorumluluk duyguları gelişmiş, kendisine ve çevresine saygılı, sosyal açıdan dengeli ve mutlu bir birey olarak yetişir.

Anne-babanın tutarlı ve kararlı tutumu çocuğun kendisine ve çevresindekilere güven duygusu geliştirmesini sağlar.

Basit de olsa bu yaşlarda karar vermeye ve kendi başına işler yapmaya alışan çocuk, ilerde rahatlıkla kendi adına kararlar alır.

Kendi haklarını savunurken, başkalarının haklarına da saygı duyarlar.

Özgüven ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişirler.

Mükemmeliyetçi Tutum

Sınavdan 95 alan bir çocuğa neden 100 almadın diye soran bir aile, mükemmeliyetçi tutuma örnek olarak verilebilir.

Bu aile tutumunda anne-baba, çocuğundan her şeyin en iyisini bekler. Kendilerinin gerçekleştiremediği yaşantıları çocuklarının gerçekleştirmesini isterler.

Çocuğun, anne-babasının koyduğu kurallara mutlaka uyması beklenir.

Çocuk, olduğu gibi kabul edilmez. Aile, çocuğu kapasitesinin çok üstünde eğitimlere tabii tutar.

Çocuğa çocukça davranışlar yasaklanır.

Mükemmeliyetçi Tutumun Çocuğa Etkileri

Mükemmeliyetçi tutumla yetişen çocukların fikirleri çok katıdır. Bir duruma karşı ya çok olumlu ya da çok olumsuzdurlar. Onlar için her şey ya siyahtır ya da beyaz.

Çocuk, kendi dürtü ve istekleri ile ağır kurallar arasında sıkışıp kalmıştır ve sürekli bir iç çatışma halindedir. Bu nedenle de huzursuzluk yaşar.

Bu çocuklar, her işte en iyi ve en üstün olmak isterler. İstedikleri seviyeye gelemediklerinde hayal kırıklığı yaşarlar ve çalışmayı tamamıyla bırakabilirler. Özgüvenleri zedelenebilir.

Tutarsız Tutum

Bu ailelerde çocuğun yaptığı aynı davranışa farklı zamanlarda farklı tepkiler gösterilir.

Çocuk, aynı davranışı yüzünden anne-babası tarafından bazen ödüllendirilirken, bazen de cezalandırılır.

Tutarsız ve kararsız tutumun en tipik özelliklerinden biri de aile içerisinde anne-babanın aynı dili konuşmamasıdır. Çocuğun yaptığı bir davranış anne tarafından farklı, baba tarafından farklı değerlendirilir.

Anne-baba, çocukları arasında farklı tutumlar gösterebilir, çocuklarına eşit davranmayabilir.

Tutarsız Tutumun Çocuğa Etkileri

Çocuk, hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılıp yapılmayacağını kestiremez. Hangi davranışın uygun olduğunu belirleyemez.

Neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenemez.

Bir davranışın kimi zaman ödüllendirilmesi kimi zaman da cezalandırılması çocukta cezanın anlamı ve suçun niteliği hakkında kuşkular uyanmasına neden olur.

Çocuk, kendi düşüncelerini aktaramaz ve ileride de kararsız bir kişi olabilir.

Aşırı Korumacı Tutum

Bu tutumdaki anne-babalar, çocuğuna gereğinden fazla özen gösterirler. Çocuk ağlamasın, üzülmesin, düşmesin, hasta olmasın, yorulmasın diye aşırı bir çaba vardır.

Çocukların yapabileceği pek çok şey, anne-baba tarafından yapılır. Böylelikle çocukların kendi deneyimleri yoluyla öğrenmeleri engellenir.

Anne-baba fazla kontrollü ve kaygılıdır. Çocuğa evde seçim hakkı verilmez. Kararlar, çocuk adına aile tarafından alınır. Bu nedenle çocuk, anne-babasının istekleri doğrultusunda hareket etmek durumunda kalır.

Çocuğun büyümesine izin verilmez. Bu tutumun tipik özelliği bebekleştirmedir. 10 yaşındaki bir çocuğun yemeğini kendi başına yememesi ve annesinden yedirmesini beklemesi buna bir örnek olarak verilebilir. Burada annenin çocukla iç içe geçmiş bir beraberliği söz konusudur. Bu da çocukta bir anne bağımlılığının oluşmasına sebep olabilir.

Bu tip ailelerde anne-babanın çocuğu mutlu edememe kaygısı vardır. Bu nedenle çocuklarından bir şey istediklerinde duygu sömürüsü ve aşırı şefkat yöntemini kullanırlar.

Aşırı Korumacı Tutumun Çocuğa Etkileri

Tek başına karar alamayan çocuk, anne-babaya bağımlı kalır. Bu nedenle bu çocukların okula alışmaları zor olur.

Çocuğun hatalarının sonucunda yaşayarak öğrenmesine izin verilmediği için, çocukta sorumluluk duygusu gelişmez.

Bağımlı, ürkek ve çekingen bir yapıları vardır. Özgüven geliştiremezler.

Kendini savunma, kendi işini yapma ve karar verme becerileri zayıftır.

Büyümesine izin verilmeyen çocuğun toplumsal gelişimi de engellenmiş olur. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.

Aşırı Hoşgörülü Tutum

Aşırı hoşgörülü tutum, baskıcı otoriter tutumun tam tersi olarak düşünülebilir.

Bu tür aileler çocuk merkezlidir ve çocuklarına teslim olmuş durumdadırlar.

Çocuğun her istediği yapılır, çocuğa fazlasıyla özgürlük tanınır.

‘Şımarık çocuk’ kategorisi bu tutum içerisinde yer alır.

Aşırı hoşgörülü ailelerde kurallar yoktur. Çocuk, kendisine veya çevresine zarar verecek davranışlarda bulunsa bile uyarılmaz.

Bu ailelere dışarıdan bakıldığında çocuklarıyla çok ilgili gibi gözükseler de aslında çocukları üzerinde başarısız bir kontrol sergilerler.

Aşırı Hoşgörülü Tutumun Çocuğa Etkileri

Bu çocuklar, anne-babalarını denetimleri altına almışlardır. İstedikleri olmayınca anne-babalarını tehdit ederler ve tehditlerini de uygularlar. Özellikle de bunu ağlayarak ya da çığlık atarak yaparlar.

Her istediklerinin anında olmasını beklerler. Sabırsız ve bencildirler. Sosyal ortamlara girdiklerinde ve istediklerinin olmadığını gördüklerinde hayal kırıklığına uğrarlar. Böyle durumlarda çabucak küsüp kendi kabuklarına çekilebilirler ya da tam tersi agresif olabilirler.

Bu çocuklar, evde kuralsızlıklara alıştıkları için, okula ve arkadaşlara uyum sağlamakta güçlük çekerler. Çünkü okulda birçok kural vardır ve çocukların da bu kurallara uymaları beklenir.

Sosyal iletişimde gecikmeler yaşayabilirler. Yetersiz sosyal gelişim sonucu da arkadaşları arasında kabul görmeyen, dışlanan bir birey olurlar.

Başkalarına saygı duymalarını öğrenmekte güçlük çekerler. Kendi davranışlarını kontrol etmekte zorlanırlar.

Her istediklerini elde ettikleri için bir süre sonra doyumsuzluk yaşamaya başlarlar.

Baskıcı Otoriter Tutum

Çocukluk çağında edindiğimiz deneyimler, gelecekteki tutumlarımızı etkiler. Bu nedenle ruhsal yönden sağlıklı bireyler yetiştirmek için anne-baba tutumları oldukça önemlidir. Zaten çocuklarla çalışıyorsanız mutlaka aileyle de çalışmanız gerekir. Bazen aileye yaptığınız ufak müdahaleler, çocuklarda büyük değişikliklere sebep olabilir. Bu nedenle de ebeveyn tutumları oldukça önemsediğim bir konu. Sizlere çocuk yetiştirmede karşılaşılan 6 temel ebeveyn tutumundan ve bu tutumların çocuğun kişilik gelişimine olan etkilerinden bahsedeceğim:

Baskıcı Otoriter Tutum

Kuralcı, esnek olmayan ve yargılayıcı bir tutum söz konusudur. Kurallar katı bir şekilde uygulanır ve itaate önem verilir.

Çocuğun evde söz hakkı yoktur. Anne-baba ne derse o olur. Çocuğun istek ve gereksinimleri dikkate alınmaz. ‘’Ben anneyim/babayım, sen ise çocuksun, benim söylediğim şekilde yapacaksın o kadar.’’ şeklindeki cümleler bu ailelerde oldukça yaygındır.

Anne-baba-çocuk etkileşiminde daha az sıcak ilişkiler görülür.

Çocuğun yaptıkları eleştirilir ve çocuk sık sık uyarı ya da ceza alır. Çocuğun olumlu yaptığı şeyler söylenmez ve övülmezken; olumsuz yönleri devamlı ortaya çıkarılır.

Bu anne-babalar, her şeyin en iyisini ve en doğrusunu kendilerinin bildiğini düşünür ve çocuklarının da bunu hiç sorgulamadan kabul etmesi gerektiğine inanır. Bu nedenle de çocuklarıyla iletişime geçmeye gerek duymazlar ve disiplin aracı olarak da cezayı kullanırlar.

Baskıcı Otoriter Tutumun Çocuğa Etkileri

Böyle bir ortamda büyüyen çocukların, sosyal becerileri ve girişimcilik yetenekleri zayıftır.

Yardım duygusundan uzaktırlar.

Engellendikleri ve yeterli iletişim kuramadıkları için sinirli olabilirler ve saldırganlığı kendilerine yönlendirebilirler.

Duygu ve düşüncelerini ifade edemezler.

Özgüvenleri ve benlik saygıları düşüktür. Çekingen ve edilgen bireyler olma eğilimindedirler.

Anne-babalarından korktukları için onlara karşı uysal davranırlar fakat içten içe anne-babalarına karşı düşmanlık duyguları geliştirebilirler.

Sık sık kusurları arandığı için streslidirler ve stresliyken hata yapma olasılıkları artar.

Bu çocuklar ileride ya kurallara boyun eğen ya da kurallara karşı koyan iki uç kişilik geliştirebilirler.