Erkek Çocuğun İlk Yıllarında Babanın Önemi
Babanın önemi oğlunun hayatında çok çeşitlidir. Bir baba, oğlunun yaşamı boyunca onu duygusal olarak taşıyan, koruyan, gerektiğinde model olan, zorlayan, motive eden, onaylayan ve yol gösterendir. Bir erkek hayatının farklı evrelerinde gelişimsel zorluklar yaşayabilir ve baba bu zorlukların üstünden gelinmesinde önemli bir rol oynar. Özellikle çocuğun ilk yıllarında baba oğlunun çeşitli ihtiyaçlarını karşılayarak oğlunun hayatında iyi bir “baba nesnesi” oluşturur. Bu ilk yıllarda babadan yoksun olmak çocuğun ileride duygusal ve zihinsel zorluklarla nasıl mücadele edeceğini etkiler. Bu çocuğun hayatında baskın bazı kişilik özelliklerinin oluşmasına yol açar.
Babanın ilk rollerinden biri; anne-bebek çiftinin oluşması için uygun ortamı yaratmaktır. Baba, annenin yanında olarak annenin “annelik ihtiyaçlarını” destekler ve bebeğiyle güvenli bir şekilde kaynaşmasına olanak sağlar. Babanın varlığıyla (anneyle işbirliği içinde) bebek “başkası”’nın içselleşmesini geliştirebilir. Baba kendi benliğinin bebeği tarafından zaman zaman ödünç alınmasına ve içselleştirilmesine izin verir. Böylece tutan (containing) baba hem bebeğe kendi özel benliğini yansıtır hem de kendini bebeğinden ayırabilir. Bu sağlıklı narsizimden yoksun olan babalar bebeği için gerekli güvenli ve kucaklayıcı ortamı sağlayamazlar çünkü çocuklarıyla bu ilişkinin içine girmeye ihtiyaç duyup anne-çocuk çiftinin dışına atılmaktan korkarlar.
Bir baba oyun aracılığıyla (güreşmek, havaya atmak, ve benzeri fiziksel aktivitelerle) bebeğin dış dünyaya olan merakını artırır. Böylece bebek babayı “besleyen” veya “tutan” kişi olmak yerine “heyecan veren” olarak deneyimler. Anneyle birlikte baba iyi bir anne-baba ikilisini oluştururlar: anne bakan, besleyen, baba da tertip ve organize eden kişi olur.
Babanın ilk iki yıl içindeki bir diğer önemi de bebeğin hayatındaki ilk anne-olmayan dünyayı temsil etmesidir. Üçüncü bir kişi olarak baba, bebeğin birebir aynalandığı ikili bir ilişkiden çıkıp birden fazla kişiyle ilişkiye girmesini sağlar. Babanın bu işlevi ayrıca bebeğin güçlü bir benlik duygusu geliştirmesine de yardımcı olur.
Bebeğin anneyle simbiotik (ayrışmamış) ilişkisi birinci yılın sonunda yavaşça son bulur. Bu süreç ne bebek ne de anne için kolay değildir. Eğer anne için bu ayrılma aradaki bağın tamamen kopması gibi hissedilirse o zaman anne simbiotik ilişkiye devem edip bebeğin ayrılmasını engelleyebilir. Bu dönemde babanın en önemli rolü annenin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını tatmin ederek annenin bebeğe karşı kuvvetli (libidinal) duygularını azaltmak ve ayrışma/bireyselleşme sürecini en az zararlı şekilde çözülmesine yardım etmektir.
Son araştırmalara göre bir bebeğin üstbenliği (superego) hayatının ilk 2 yaşından itibaren oluşmaya başlar. Bebek daha ilk yıllarında, anneden tam ayrışmadan anneyi kendi bedeninin bir parçası olarak deneyimler. Anne bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılayarak bebekte bir tüm-güçlülük (omnipotent) duygusunun gelişmesini sağlar. Eğer baba daha bebek bu duygudan sıyrılmadan (ki bu da ancak sağlılkı bir ayrışma/bireyselleşme sürecinden sonra mümkündür) bebeğin hayatından eksilir veya çıkarsa; babanın bu yok oluşu bebek tarafından kendi yıkıcılığının/agresyonunun sonucu olarak algılanabilir. Bu algı bebeğin kendine gelebilecek bir karşı saldırıdan korkmasına yol açabilir. Bunun sonucunda bebeğin üstbenliğinin (superego) vaktinden önce gelişmesine sebep olabilir. Böylece bebek kendi agresyonunu/yıkıcılığının tehlikeli olacağı algısını pekiştirir. Erken gelişmiş katı bir üstbenlik bebeğin kendiyle ilgili “kötü” ve “yıkıcı” bir kendilik duygusunun gelişmesine yol açabilir.
Anneden ayrışma sürecinde bebeğin hissedebileceği herhangi bir saldırgan, agresif duygu veya öfke tehlikeli algılanılacağı için dışarıya yıkıcılığını yansıtmamak için bebek bu tür duyguları kendine doğru çevirir. Babanın bu zamanlarda bebeğe sağlayabileceği en önemli yarar bebeğin bu tür duygularını yaşayabileceği duygusal bir alan oluşturmaktır. Bebeğin saldırgan ve agresif duygularını güvenlice ifade edebileceği, yansıtabileceği, hatta zaman zaman patlayan öfkesini kimseye zarar verme korkusu duymadan yaşayabileceği bir tarafsız bölge oluşturmaktır. Böylece baba bebek için öfkenin ve agresif duyguların nasıl taşınması, baş edilmesi ve uygunca ifade edilebilmesi ile ilgili model oluşturur. Bebeğin özerklik kazanmasına ve bireyselliğinin gelişmesine yardım eder.
Baba, anneye de bebeğe karşı hissettiği libidinal ve agresif duygularının yaşanmasında yardımcı olur. Baba hem anne hem de bebek için bir kalkan görevi oluşturur. Bu kalkanın eksikliği agresif duygularla başa çıkamanın öğrenilmesini güçlendirir.
Babanın ayrışma/bireyselleşme döneminde bebeğe yardım ettmesinin dışında başka bir rolü de oğlunun cinsiyet kimliğinin gelişimindeki ve dürtü kontrolündeki önemidir. Oğlunun erkeklik gösterilerini kabul ederek, oğlunun bu rolle özdeşlemesini kolaylaştırır. Bu aşamada tuvalet eğitiminin de önemli bir yeri vardır. Paylaşılan bu tuvalet aktiviteleriyle (ayakta işemesini modellemek ve öğretmek, beraber işemek) anneden ayrışmak ve annenin kadınlığından uzaklaşıp erkek rollerini benimsemek daha kolaylaşır.
Fakat erkek bebeğin cinsiyet gelişimi sadece babaya bağlı değildir. Annenin tutumu, kardeş olup olmaması ve kardeşle ilişkisi ve babanın yerini tutabilecek (üvey baba, dede, amca, dayı, vb.) olup olmaması da diğer önemli faktörlere örnektir.
Cinsi kimliği gelişen erkek çocuk anneden ayrılmanın ve onun gibi asla olamamanın (örn. anne gibi doğuramak) acısını hisseder. Bu, çocuğun babaya yönelmesinde, onu arayıp onunla özdeşleşmesinde önemli bir unsustur.
İlk yıllarında erkek çocuk için olumlu ve olumsuz duygularını ifade edebilme rahatını hissettiği ve gelişimi için ihtiyaç duyduğu bir babanın önemi çoktur. Aynı zamanda baba tarafından sevgi ve kabulle yetiştirilmesi çocuğa ilerki yıllarında bu karmaşık dünyayla baş etmesi için gereken güven duygusunu aşılar. Erkek bir ergen çocuğun ilişkilerinde olgun bir kişilik sergilemesinde önemli etkenlerden biri de daha bebeğin ilk yıllarından başlayan sağlam bir baba-oğul ilişkisidir.