Son yıllarda “çocuğunuzla oyun oynayın”, “çocukların dünyasına girmenin en iyi yolu oyundur”, çocuklar kendilerini en iyi oyunla ifade ederler” sözlerini sıkça okur, duyar olduk. Evet kesinlikle çocuk ruh sağlığı ve gelişimi üzerinde, aile içi sağlıklı iletişimde oyunun yeri ve önemi oldukça fazla. Peki ya nasıl ve ne oynayacağız diyor bir çok aile, tabi oyun oynamaya niyeti gerçekten var ise…

Hızlı ve stresli yaşam koşulları gün boyu oradan oraya koşuşturan; iş, güç, toplantı, satış, telefon görüşmeleri, yoğunluk derken çevresinde bir stres çemberiyle eve gelen anne baba, çoğu zaman çocuğunun oyun talebine karşılık vermekte zorlanabiliyor. Anne baba ile nitelikli paylaşımı yakalayamayan çocuk ise hırçınlık, sebepsiz ağlamalar ve minik yaramazlıklarla olumsuz hareketleriyle de olsa anne babanın dikkatini çekmeyi başarabiliyor.

Oyunun çocuklar üzerinde sakinleştirici bir özelliğinin olduğu araştırmalarla da kanıtlanmış bir gerçek. Hatta birçoğunuzun da bildiği gibi terapilerde de kullandığımız yöntemlerden biridir. Çünkü çocuğun özüne ulaşabileceğimiz en etkili yoldur. Çocuk oyunla iç dünyasını ve duygularını dışa vurur, stres atar, rahatlar, yaratıcılığını geliştirir ve daha birçok alanda iyileştirici bir rolü vardır.

Çocuklarla bu paylaşımı nasıl yaşayacağımıza gelince…

Kendinizi çocuğumla saatlerce vakit geçirmem gerekiyor diyerek şartlandırmayın. Bazen günde 15 dakika sadece ona özel bir zaman dilimi bile yeterli olabilir. Ama o süre zarfında kendinizi oyuna verin. Bir gözünüzün televizyonda ya da telefonda olmamasına gayret edin.

Oyun saatlerinizi düzenli hale getirin. Bir dönem çok sık oyun oynamak bir dönem hiç oynamamak ilişkinizi olumsuz yönde etkileyebilir.

Oyununuzun ne zaman başlayıp ne zaman biteceğiyle ilgili çocuğunuzu öncesinde bilgilendirin. Oyun saatiniz bittiğinde bitmemesi için ısrarcı olursa, “Benimle oyun oynamak hoşuna gitti ve oynamak istiyorsun. Konuştuğumuz gibi oyun saatimiz bitti, sen devam edebilirsin, yarın(ya da ……… günü) yine aynı saatte oynayalım” diyerek oyun ortamından kalkın ve kendinize zaman ayırın.

Kendi sevdiğiniz oyunları da çocuğunuzla oynayın. Oyun oynarken keyif aldığınızı görmek çocuğunuzu rahatlatacaktır.

Oyunlarda yönlendirici olmaktan kaçının. Oyunu çocuğunuzun kurmasına izin verin ve sizi oyuna dahil etmesi için bekleyin.

Bazen oyuna hiç katılmasanız bile yanında durmanız ve oyunuyla ilgili duruşunuz da ilişkinizi olumlu yönde etkileyecektir.

Oyunda bazı nesnelere veya durumlara farklı isimler takabilir, müdahale etmeyin.  Örneğin, oyuncak mısıra ‘bu bir ekmek’ derse ‘hayır bak bu mısır’ diyerek düzeltmeyin. Hayali oyununda mısırı ekmek olarak canlandırmış olabilir. O öyle değil böyle tarzındaki uyarı ve müdahaleler çocuğun hayal dünyasını sınırlandırır.

Duygu ve düşünce yansıtmaları yapın. Söylediklerini, yaptıklarını ve hissettiklerini tekrarlayın.

“Kamyon ilerliyor ve garaja giriyor.”, “Asker yaralandı ve düştü, üzüldün”, “Kule yapmaya karar verdin”, “Kule yıkıldı ve kızdın”, “Köpek sinirlenmiş, havlıyor”, “Bebek ağlıyor, uyumak istemiyor”

Çoğu zaman zor gelse de bir çocuğun oyun talebine karşılık vermek bazen salıverin kendinizi oyunun sınırsız, sihirli dünyasına. Kim bilir, belki biz yetişkinlere de iyi gelir çocuğun ruhuna iyi gelen oyun… Denemeye değer, ne dersiniz?